Panik Bozukluk,
tekrarlayan panik ataklarla karakterize
bir kaygı bozukluğudur. Panik atak
aniden ortaya çıkmakta, dakikalar içinde en üst seviyeye ulaşmakta, kişide
yoğun sıkıntı ve korku durumu oluşturmaktadır. Kişi çarpıntı, terleme, titreme,
boğuluyor gibi olma, göğüs ağrısı, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi,
sersemlik hissi, üşüme, ürperme ya da ateş basması, vücudun belirli yerlerinde
uyuşma, karıncalanma şeklinde belirtiler hissedebilir. Kişi o anda kalp krizi
geçirdiğini, öleceğini, çıldıracağını, kontrolü kaybedeceğini düşünebilir.
Kişi bir kez bu yoğun panik anını
yaşadıktan sonra genellikle yakınları
tarafından acil servise götürülmekte ve yapılan muayene ve tetkiklerde herhangi
bir fiziksel neden bulunamamaktadır. Ancak danışan, yaşadığı ataktan sonra
başka panik ataklarının daha olacağına ilişkin sürekli bir kaygı duymaya
başlamakta, ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem alma (işe gitmeme,
spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yeyip içmeme, yanında ilaç,
su, alkol, çeşitli yiyecekler taşıma gibi) şeklinde bazı davranış
değişikliklerine gitmekte, tekrarlayıcı beklenmedik panik atakların devam
etmesiyle kişide Panik Bozukluk oluşmaktadır. Panik bozukluk sorunuyla karşı
karşıya olan kişilerde evde ya da etrafta kimse yokken panik atak geçirip
yardım alamamakla ilgili korkular oluşmakta ve belirli durumlardan kaçınmaya
başlayabilmektedirler.
Toplumda 100 kişiden 3 ya da 4'ünde görülen, görece sık rastlanılan Panik Bozuklukla çalışılırken panik atakla ilgili yanlış bilgilerin ve inançlarının düzeltilmesi hedeflenmekte, danışanların panik atağı belirtileriyle baş edebilmeleri sağlanmaktadır. Panik Bozukluk kendiliğinden geçmemekte, yardım almadıkça kişinin yaşamını daha çok etkileyen bir hale dönüşebilmektedir. Kişinin bu aşamaya gelmeden önce psikolojik destek alması yaşadığı durumla başa çıkabilme becerilerini arttıracaktır.